Eşimle ben Samos Adası’nı çok seviyoruz. Hem de çok. Neden çok sevdiğimizi size anlatacağım. Doğasından, tarihine, yaptığımız gözlemlere kısacası aklıma gelen her konuya değineceğim. Ama şunu bilin ki bu bir gezi yazısı değil. Gezi yazıları yazma gibi bir niyetim yok çünkü. Sadece eşimi ve beni etkileyen Samos Adası ile ilgili duygu ve düşüncelerimi sizinle paylaşacağım. Evet başlayalım, Samos Adası’nı neden çok sevdik?
Samos Adası Maceramızın İlki
Samos Adası‘na ilk defa 2016 yılında gittik. O yıl, Seferihisar’dan feribot seferleri yeni başlamıştı. Bir gece iki günlük tur programına, kardeşim ile iki aile katıldık. Seferihisar’dan sabah sekizde kalkan feribotumuz, yaklaşık iki saat sonra Karlovasi’deydi. Gümrükten giriş işlemlerimizden sonra yürüme mesafesindeki otelimize geldik. Şaşkındık ne yapacağımızı bilmiyorduk. Kimse de ortalıkta görünmüyordu. Danışmada çok eski bir bilgisayar dikkatimizi çekti. Biraz bekledikten sonra küçük otelimizin görevlisi geldi. Odamıza çıktık. Deniz kenarında, çok temiz, muhteşem manzarası olan sade bir oteldi. İnsanlar çok sakin ve telaşsız görünüyordu. Hatta ortada insan görünmüyordu. (Henüz siestaları başlamamasına rağmen)
İlk gün kendimizi Potami plajında bulduk. Günümüzü orada değerlendirdik. Akşam ise Karlovasi’de bizim köy meydanlarındaki gibi ağaç altında kurulmuş bir restoranda yemeğimizi yedik. O yemek gerçekten süperdi. Çok güzel bir akşamdı. Sahibi ile de epey sohbet ettik. Ertesi gün tur programına katıldık. Hızlı bir şekilde Vathi, Pythagorio ve aradaki bazı köylerini turladık. Sonra dönüş saatimiz geldi ve feribotumuza yetiştik. Açıkcası bir şeyler eksik kalmıştı ve eşimle birbirimize “Kesinlikle daha uzun gelmeliyiz” dedik.
Samos Adası’nda Yeni Maceramız
Bu olumlu görüşlerimizi arkadaşlarımızla paylaşınca onlar da bizden etkilendi. Ertesi yıl hep beraber üç günlüğüne tekrar Samos’a gittik. Bu kez araba kiraladık. İşte, ayrıntı zamanıydı. Meğerse bir önceki yıl, çok çok az şey görüp yaşamışız. Açıkçası geçen yıl fragmanmış. 🙂 Mesela, bir günümüzü tamamen Pythagorio’ya ayırdık. Denizi, yemekleri, çarşısı (dondurmaları süper) tüm günümüzü, akşam dahil, doya doya geçirdik. Samos Adası’nın en turistik yeri Pythagorio idi.
Diğer gün Kokkari’deydik. Kokkari’ye gelmeden önce, yol üstünde Manolates köyüne uğradık. Yol üstünde dediysem dağın tepesinde. Çıkarken biraz ürperdim. Muhteşem bir manzara, dar sokaklar, taş yollar, geleneksel evler, el sanatlarını sattıkları dükkanlar, küçük şirin kahveler bizi bekliyordu. Evlerin önünde oturan temiz yüzlü yaşlı insanlar bize el sallıyorlardı. Köy turumuzu tamamladıktan sonra Kokkari’ye geçtik. Eski, temiz ve bakımlı evleri (her yıl boyuyorlarmış), ara ara turistik dükkanları, deniz kenarında doğal balık lokantaları ile en çok Kokkari’yi sevdik. Üçüncü gün ise Karlovasi’nin ilerisinde Potami plajında geçirdik. Ve dönüş günü geldi. Herkes çok mutluydu. Biz de hem mutlu hem huzurlu bir tatil geçirmiştik. Ama adanın güney kısmını hiç görmedik ki? 🙂 Peki bir daha gider miydik? Evet iki yıl sonra tekrar gittik.
Samos Adası Bağımlılığı
2019 Temmuz’u yine bir Samos Adası maceramız daha başladı. Bu sefer rota, görmediğimiz yerler. Önce Pythagorio’nun batısında Potokaki denen bölgede ilk günümüzü geçirdik. Arkamızda havalaanı vardı, uçakların iniş kalkışını seyrederek. Şansımıza hava bulutlandı ve yaz yağmuru bize eşlik etti. Yine her yer sakin ve huzurlu. Diğer gün Türkiye’ye en yakın yerlerinden biri olan Psili Ammos plajındaydık. Kumsalda uzanırken Kuşadası Milli Park’a el salladık. Çok yakındık. Son gün yine güneydeydik. Marathokampos’ta. Ve yine dönüş…
Samos Adası Tarihi
Bizim Sisam Adası olarak bildiğimiz Yunanlıların Samos Adası, tarihinde birçok uygarlıklara ev sahipliği yapmış. Kiklad Uygarlığı, Minos ve Miken Uygarlıkları, Roma ve Bizans Uygarlıkları ve Osmanlı İmparatorluğu gibi. Adaya, Osmanlı amirali Kılıç Ali, Kanuni Sultan Süleyman’ın da izniyle dışarıdan insan getirmiş. Adada halka tanınan ayrıcalıklar ve müslüman nüfusun yerleşme yasağı sayesinde Yunanistan’ın birçok bölgesinden insanlar buraya taşınmışlar. Samoslular önce devrim yapıp bağımsızlıklarını ilan etmiş sonra Balkan Savaşı’nda Yunanistan’a bağlanmış. Bağımsız oldukları dönemde eğitime önem verip her köye okul açmışlar, işletme okulları kurmuşlar. Matematik, Tarih, Şiir, Müzik, Felsefe alanında birçok eserleri, kurdukları matbaalarda basmışlar. Zorlu geçen İkinci Dünya Savaşı sonrası dış göçler olmuş. 1980’li yıllardan sonra turizmle birlikte günümüze kadar bir kalkınma süreci başlamış. Yunanistan’ın Ege Üniversitesi’nin bazı bölümleri adada olması da gelişimini arttırmış.
Ve Samos Adası’nı Neden Çok Sevdik?
Samos Adası’nın gezdiğimiz yerlerinden, biraz da tarihinden genel olarak bilgiler verdim. Şimdi de gelelim esas konuya… Samos Adası’nı neden çok sevdik? Doğa güzellikleri, ormanları, dağları, üzüm bağları, temiz havası ve hepsinden önemlisi tertemiz denizi. Her yerden denize girebiliyorsunuz. Kimse hiçbir yeri tekeline almamış. Özgürlüğü hissediyorsunuz. Sizi rahat bırakıyorlar, çünkü kendileri rahat. Farkında olmadan o kadar baskı altında kalıyoruz demek ki oradaki rahatlık bize çok iyi geliyor. Kalabalık yok, her yer, herkes sakin. Saygılı, ölçülü. Lüks ve gösteriş sanki sözlüklerinde yok.
Yemeklerimiz çok benziyor. Hatta aynı adları kullandığımız o kadar besin ve yemek var ki. Patlıcani, caciki, karpuzi, menemeni… Yemek, içmek amaçlı nereye oturursanız oturun, önce önünüze su geliyor, çeşme suları içilebiliyor. Sizi kazıklamak gibi bir dertleri yok. Suyu marketten ne kadara alıyorsanız bir restoranda da ya aynı ücret ya da çok az fazlası. Öyle beş katına su vermiyorlar. Diğer yiyecek ve içeceklerin de ücreti normal. Kısacası hiçbir şeyi aşırı değil. İnsanları samimi. Otelden çıkın kiminle karşılaşırsanız, güler yüzle bir “Kalimera ” ile sizi selamlarlar. Bizi seviyorlar. Kimbilir ünlü Matematikçi ve Felsefecisi Pisagor’dan mı (Matematik en sevdiğimiz), bize, kültürümüze halk olarak yakınlıklarından mı, rahat olmaları mı her ne ise biz de onları, yani Samosluları ve Samos Adası’nı çok sevdik.
Bu yıl yine gidecektik. Biletimizi de aldık. Ama Covid-19 Pandemisi dünyada her şeyi durdurdu. Eşim gün sayıyor ama gidebilir miyiz bilmiyorum. Şu ruh halimle (salgından dolayı) biraz zor görünüyor. Çok özledim o ayrı. Bir gün daha fazla kalmayı planlamıştık. Adada, hala keşfetmediğimiz yerler var çünkü. Kim bilir, belki ileride daha da uzun kalacağımız zamanlar gelecektir. Görüşmek üzere, sevgiyle kalın…