Kafaya takmayalım da nasıl? Tüm dünya, tüm insanlar, her şey, herkes çok mu karmaşık? Yoksa tüm bunlara biz mi çok anlam yüklüyoruz?
Geçmiş yaşantılar, öğrenilenler, travmalar, şimdiki zamanımız ve gelecek derken kafamızın içinde hiç durmadan koşturan düşünceler bizi çok etkiliyor. Öyle ki şu anımızı bile kaçırabiliyoruz.
Ne yazık ki hayatta her şey eşit ve adil değil. Belli bir beklenti kalıbı içinde olunca her şey o akışta istendiği gibi sonuç bulmuyor. Senin içine çekildiğin olaylar sürecinde sen kendinle ve olanlarla hesaplaşırken esas kendine verdiğin zararın farkında bile olmuyorsun.
İyi davrandığın hatta her zaman destek olduğun bir yakının, arkadaşın vb. bile sonra sana en büyük kötülüğü yapabiliyor. Ve gel de kafaya takma…
Kafaya Takmama Sanatı
Hayat tamamıyla anlamlı bir bütün değil maalesef. Başımıza gelen iyi ya da kötü şeylerde planlı değil elbette ki tesadüf. Aslında biz tüm bu iyi kötü yaşadıklarımıza anlam veriyoruz. Bize yapılan kötü davranışları ya da söylenen olumsuz sözleri üstümüze alıyor, hepsinin kendimizle ilgili olduğunu sanıyoruz. Ve kafaya takmaya başlıyoruz. Bazı insanlar yaşantılarından getirdikleri üzüntüleri, travmaları olabilecek en beklenmedik şekilde size olumsuz yansıtabiliyor. Sizin üzüleceğinizi veya yıpranacağınızı hiç düşünmeden bunu yapabiliyorlar. Size yapılan bu kötü davranışların, sizinle alakalı olmadığını anladığınız an kendinizi korumuş oluyorsunuz.
Yaşanılanlar hakkında neden aramak da kafaya takma döngüsünün içine bizi çeker. Oysa bazı şeyler sadece oluyordur. Aslında hiçbir sebebi de yoktur. Hatta geçmişte yaşanan bir olayın nedenine kafayı fazla takarsak fiziksel olarak çok sık rahatsızlanmamızla sonuçlanabilir. Baş ağrıları, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, omuz ve kol ağrıları gibi.
Sürekli sorun odaklı kalmak, anda olan olaylara yoğunlaşmamızı imkansız hale getirir. Çevremizden ve yakınlarımızdan gelen iletişim çağrılarına cevap veremez ve onlara odaklanamayız. Hayatın iyi ve doğal giden olaylarını göremez hale geliriz.
Kafaya taktığımız şeylere dönüp baktığımızda aslında hepsinin birbirine benzediğinin görürüz. Bu durumda kendimize düşüncelerimizin gerçek olmadığını hatırlatmak iyi gelecektir.
Kafadaki düşünceler yoğunlaştığında çözüm için en iyi yol, an’a odaklanmaktır. Derin bir nefes almak, olduğun yeri fark etmek, çevrendeki sesleri duymak bizi kaptırdığımız düşünceler içinden çıkarabiliyor. Bununla ilgili meditasyon videoları izlemenizi önerebilirim.
Değişim hiç mi hiç kolay değil. Hadi artık tamam, hiçbir şeyi kafama takmıyorum demekle olmuyor. Bu konuda çabalamak gerekiyor. Yaşananlardan ders çıkarıp, onları değerlendirip ve sonunda bakış açımızı değiştirebilirsek yol alabiliriz. Bu yıllar alacak bir zaman diliminde ancak gerçekleşebilecektir. Yani değiş diyince değişilmiyor.
Düşüncelerin gelip geçtiği, an’dan keyif alındığı sağlıklı nice güzel zamanlara…